Toplu Sms

6 Adımda selülite çözüm

Selülitlerim Yok Oldu!
Yaklaşık 2 ay önce selülite karşı savaş ilan etmiş, uyguladığım yöntemlerde başarılı sonuca ulaşırsam; sizinle paylaşacağımı söylemiştim. Eğer, siz de "Selülit nasıl geçer?" diye soruyorsanız; cevap için o gün, bu gündür çünkü selülitlerim yok oldu!
Selülitle savaş yolculuğumu okumaya başlamadan önce belirteyim; sizi uzun bir yazı bekliyor ama mutlaka sonuna kadar okuyun! Çünkü gerçek deneyimlerimi ve başarılı sonuç aldığım yöntemlerimi anlattım hem de her biri çok kolay… Ben kurtuldum, siz de selülitlerinizden kurtulun diyerek okumanızı ve uygulamanızı tavsiye ediyorum.
Birinci Adım: Su ve Doğum Kontrol Hapı
Düşmanımı iyi tanımak için selülite neden olan etkenleri araştırdım ve değerlendirdim. Öğrendim ki doğum kontrol hapları, hormonal dengeleri değiştirdiği ve vücuda östrojen yüklemesi yaptığı için selülite yol açabiliyormuş. Bir de benim gibi az su içen bir 
sinsansanız; vücuttaki kan dolaşımı yavaşlıyor ve selülit riski daha da artıyormuş.
Bu bilgiler doğrultusunda anladım ki doğum kontrol hapı kullanmamam ve hem selülitlerden kurtulmak hem de vücut sağlığımı korumak için günde 2 litre su içmem gerekiyor. Doğum kontrol hapını bıraktım, günde 2 litre su içmeye başladım. Su içmeyi unutmamak için de çalışma masama kocaman bir sürahi su ve ilgi çekici bir bardak koydum. Gözümün önünde olunca sürekli içmeyi alışkanlık haline getirdim. Üstelik vücudumun ihtiyaç duyduğu suyu karşıladığımda daha enerjik olduğumu da gördüm.
Demek ki selülitlerden kurtulmak için mutlaka su içmemiz ve doğum kontrol hapı kullanmak zorundaysak; daha fazla su içmemiz gerekiyor. Böylece vücuttaki kan dolaşımını hızlandırıyor ayrıca zararlı maddeleri vücuttan atabiliyoruz.
İkinci Adım: Tuz ve Şeker 
sSelülit hakkında araştırmalarıma devam ederken tuz ve şeker tüketiminin hem genel vücut sağlığını kötü etkilediğini hem de selülit oluşumuna neden olduğunu bir kere daha öğrendim. Özellikle tuz; vücuttaki suyu tutuyor ve vücudu şişirip, kan dolaşımını zayıflatıp selülite neden oluyordu.

Ben ki çay ve kahvesine 2 kaşık şeker atmadan, yemeğin tadına bakmadan tuz ekleyen bir insandım ve düşmanıma yardım ediyordum. Demek ki tuz ve şekeri yavaş yavaş hayatımdan çıkarmam gerekiyordu. Eski günlere nazaran daha az şeker ve daha az tuz kullanıyorum. Elbette damak tadımın alışkanlığı vardı, tuzsuz yemekten keyif alamıyordum ama irademe hâkim oldum ve bunun da üstesinden geldim. Yaşadıktan sonra anlıyorum ki yemeğin tadını almak için o kadar da tuz kullanmama gerek yokmuş. Tatlı krizlerimi ise kuru meyvelerle geçiştiriyorum.
Üçüncü Adım: Kahve 
s
Kremalı, bol şekerli kahvelerin; selülite neden olduğunu öğrendiğim anda kahvesiz nasıl yaşarım diye düşünmeye başlamıştım. Türk kahvesi ve granül kahvelerin günde en fazla 2 fincan tüketilmesi ayrıca çok şekerli olmaması gerekiyordu. Çünkü yüksek miktarda kahve tüketimi, kan dolaşımını yavaşlatıyor ve kilo almaya sebep oluyordu.
Kendimi bir kahve sever olarak tanımlarken, çok sevdiğim kahveden nasıl vazgeçebilirdim? Vazgeçmedim, faydalı bir çözüm buldum! Çok çalışıp uykusuz kalmam gereken gecelerin dışında günde yalnızca 2 fincan sütlü kahve içtim. Biraz sıcak su, biraz süt ve az kahveyle damak tadıma uygun kahveler hazırladım ve şimdi bu keşfimden dolayı mutluyum.
Dördüncü Adım: Spor Yapmak
SHareketsiz yaşam, genel vücut sağlığını olumsuz etkilerken hem kilo almaya hem de selülite neden oluyordu. Yürüyüş, step, yüzme, ağırlık çalışması, pilates ya da yoga… Kendime uygun bir egzersiz türü seçmem gerekiyordu, bense en pratik olanı tercih ettim: açık havada yürüyüş yapmak…

Formda kalmak, selülitlerimden kurtulmak için mutlaka egzersiz yapmalıydım ama ben yakın mesafelere bile arabayla giden biriydim. Öyle tembeldim ki 5 kat merdiven inip çıkmak yerine bakkala telefon açıp siparişlerimi getirmesini istiyordum. Çalışmak için bilgisayar başına oturduğumda elimdeki işler bitene kadar belki 4 saat hiç kalkmadan oturuyordum. Tabii ayağa kalktığım anda bacaklarımdaki uyuşmadan dolayı yere basarken zorlanıyordum. Evet, yine düşmanıma yardım ediyordum ve buna bir son vermeliydim. Arabayla, ofisin kapısına kadar gitmekten vazgeçtim; 200 metre önce indim. Eğer hava da güneşliyse; kulağımda kulaklıklarım müziğimi dinleyerek kadar ofise kadar yürüdüm. Acelem yoksa mesafeyi daha da artırdım. Çalışırken, saatte bir kez bilgisayar başından kalkıp odanın içinde 10 dakika kadar yürüdüm. Metroda bile yürüyen merdivenler yerine normal merdivenleri kullanmaya özen gösterdim.
Beşinci Adım: Kese Yapmak
Beslenme ve yaşam alışkanlarımı değiştirdiğime göre cilt yüzeyimi dışarıdan da desteklemeliydim. Kan dolaşımımı hızlandırmak için yapabileceğim en etkili işlemlerden biri keseydi. Zaten banyo yapıyordum, 5 dakika da kese yapmak için ayırabilirdim.  s
Şimdiye dek yüzeyi pütürlü keselerden kullanıyordum ancak faydasını görememiştim. Bu konuda bir değişiliklik yaptım ve ipek kese kullanmaya başladım. Böyle muhteşem bir kese olamaz! Hem cilt yüzeyindeki ölü derileri temizliyor hem de kan dolaşımını hızlandırdığı için selülitleri yok ediyor. Harika değil mi? Her banyo yapışımda Kelebek markalı Türk hamamı serisinden ipek keseyle selülit olan bölgelere masaj yaptım ve eminim ki çok işime yaradı!
SAltıncı Adım: Aynaya Bakmak 
İşte selülitle savaşın en keyifli ve motive edici aşaması: aynaya bakmak! Selülite karşı yöntemleri uygularken ve daha iyi olduğunu hissetmeye başlamışken en seksi iç çamaşırlarımdan birini giyip boy aynasının karşısına bakıp kendimi inceledim. Günden güne selülitlerin azaldığını görmek; harika hissettiriyor ve yolumda devam etmek için bana güç veriyordu.
Hoşça kal Selülit!
S
İşte benim selülit yolculuğum böyleydi… Sadece 2 ayda o lanet olası portakal kabuğu görünümünden kurtuldum ve aynadaki görüntümden çok memnumum! “Kadın isterse; alır!” sözünü kanıtladığım için kendimle gurur duyuyorum! Lütfen, bir kere daha yazının başına dönün, dikkatlice okuyun ve uygulamaya geçin. Selülitsiz hayat gerçekten harika!
Selülitler, usturuplu bir yerimde olsaydı; öncesi ve sonrası diye fotoğraflarını çekip size göstermek isterdim ama malumunuz mümkün değil :)